Yeşil Vergi Uygulamaları Etkinliği Sorunsalı 2

Geçen hafta ele aldığım “Yeşil Vergi Uygulamaları Etkinliği Sorunsalı” başlıklı yazımın akabinde “Yeşil vergi uygulamalarının sorun olmasının önüne geçilmesi adına ne gibi politikalar izlenmelidir ?” şeklinde soru ile yazıma devam etmekte fayda görmekteyim.

Geçen haftaki yazım yeşil vergilerin Dünya ve Türkiye uygulamalarını kapsamaktaydı. İfade edildiği üzere yeşil vergiler, çevre dostu faaliyetleri desteklemek için hükümetlerin uyguladıkları araçlardır. Ülkeler yeşil vergi politikalarını belirlerken, çevresel sürdürülebilirlik hedeflerini ekonomik büyüme ve toplumsal refahla da dengelemeye özen göstermelidir. Türkiye’de doğrudan uygulanan çevre vergisi niteliğindeki vergiler sınırlıdır. Ancak yakın zamanda gerek Avrupa Yeşil Mutabakatı, gerekse diğer uluslararası standartlara uyum çevresinde karbon emisyonunu azaltma ve olumsuz çevresel etkileri ortadan kaldırmaya yönelik farklı uygulamaların yoğun şekilde gündem oluşturacağı aşikârdır.

Bu bağlamda da yeşil vergi uygulamaları hayata geçirildiği taktirde olumlu etkileri olacağı gibi olumsuz etkileri de ortaya çıkacaktır.

Öncelikli olarak adından da anlaşıldığı üzere, yeşil vergi uygulama örneklerinin artırılması hazineye gelir etkisi yaratacaktır. Zira ekonomik büyüme, kalkınma, istikrarın sağlanması, adil bir kaynak ve gelir dağılımının gerçekleştirilebilmesi vergilerin mali amaçları ile mümkündür. Bununla birlikte istihdam ve yatırım etkisi de doğacaktır. Çünkü yeşil vergilerin ekonomik büyümeyi teşvik eden yenilenebilir enerji ve düşük karbonlu teknolojilere yönelik yatırımları artırma potansiyeli bulunmaktadır. Bu yatırımlar yeni iş fırsatları yaratacaktır. Diğer yandan da kömür, petrol gibi fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminin maliyetini artacağı için temiz kaynaklara da yönelim kendiliğinden meydana gelecektir. Makro düzeyde ise, ülke sanayisinin uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü ve itibarını artıracaktır.

Tüm bunların yanı sıra olumsuz bazı durumlar da ortaya çıkacaktır. Ülkemizde sanayi sektörünün enerjiye dayalı olduğu göz önünde bulundurulduğunda yeşil vergi uygulamaları özellikle çimento, demir çelik, kimya gibi enerji yoğun sektörlerde üretim maliyetlerini artıracaktır. Bununla birlikte küçük ve orta büyüklükteki işletmelerdeki maliyet artışı firmaların rekabet edilebilirliğini sekteye uğratacaktır. Vergilerin yol açacağı maliyet artışları, genel fiyat seviyelerini yükselterek enflasyon sorununu ortaya çıkacaktır. Yüksek vergiler ile karşı karşıya kalacak olan sektörler yatırımlarını vergi yükünün daha az olduğu ülkelere kaydıracaklardır. Ayrıca fosil yakıtlara dayalı enerji ve ulaşım giderleri, düşük gelirli hanelerin bütçesine daha fazla yük yükleyerek sosyal anlamda da eşitsizliği ortaya çıkartacaktır.

Sonuç olarak, yeşil vergiler uzun vadede çevresel sürdürülebilirliği desteklerken, kısa vadede ekonomik ve sosyal uyum süreçlerinde dikkatli şekilde yönetilmesi gereken zorluklar doğurabilecektir. Bu bağlamda öneri olarak;

  • Yeşil vergi uygulamalarına geçiş kademeli olmalıdır,
  • Yeşil vergilerden elde edilecek gelirler, çevresel projelere yönlendirilmelidir,
  • Çevresel inovasyonlara daha fazla fon ayrılmalıdır,
  • Sektörler ve bireyler, yeni vergilere uyum sağlayabilmek için yeterli süreye sahip olmalı ve bu süreç şeffaf bir şekilde yönetilmelidir,
  • Düşük gelirli hanelere yönelik enerji desteği programları oluşturulmalıdır,
  • Yerel şirketlerin uluslararası piyasalarda rekabet edebilmesi için bazı geçici vergi indirimleri veya destekler sağlanmalıdır,
  • Yeşil vergilerden elde edilecek gelirlerin bir kısmı, toplumun çevresel farkındalığını artırmaya yönelik eğitim projelerine harcanmalıdır.

Sözün kısası, yeşil vergi uygulamalarının uygulama şekli ve gelirlerin ne şekilde kullanılacağı, ekonomiye etkilerinin de nasıl olacağını gösterecektir.

YORUM EKLE