Türkiye sanayisinin kısa tarihi ve Ağustos 2024 ihracat verileri üzerine…

Türkiye’de sanayileşme; 1929 büyük buhranın dünyada oluşturduğu belirsizlik ortamının etkisiyle başladı. Bu süreçte Türkiye ekonomisi dışa kapalı ve kamu teşebbüsleri sanayileşmenin temel aracı olarak görülmüş ve uygulanmıştır.

Türkiye’de sanayileşmeyi üç aşamada incelemek mümkündür. İlki 1929-1950 dönemimde sanayileşme; kamu teşebbüsleri aracılığıyla temel tüketim mallarında kendi kendine yeterli hale gelmek amaçlanmıştır. İkinci aşama ise 1950-1960 dönemlerini kapsayan liberal bir ekonomi politikası dönemidir. Özel sektörün faaliyet alanları genişletilip Türkiye’de sanayinin temel tüketim malları dışında kalan sektörlere yayılması amaçlanmıştır. Esasında ilk liberal uygulamalar (özel teşebbüsün teşviki) 1923-1929 yılları arasında İzmir İktisat Kongesi’yle birlikte uygulamaya konmak istenmişti. O dönemde gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere sermaye akışı sınırlı olduğu için ülkemizde özel teşebbüs oluşturmakta başarılı olunamadı. Üçüncü aşama ise 1963 – 1976 arası plan ve programlı doğrudan sanayileşme girişimlerimlerini kapsayan dönemdir. Darbeler, muhtıralar, siyasi belirsizlik ve istikrarsızlık derken sanayide atılımsal bir gelişim maalesef ki yaşanamadı.

24 Ocak 1980 kararları ile başlayan ve sonraki yıllarda benimsenen dışa açık sanayileşme ve liberalleşmeye dayalı iktisadi model ve yapısal düzenlemeler, dünya genelinde yaygınlaşan ekonomik politikalardan etkilenilen bir süreçti. Seksenli yılların başından itibaren dünya ölçeğinde hissedilen küreselleşme olgusu, tüm ekonomileri değişik boyutlarda etkisi altına almış ve bu süreçte Türkiye ekonomisi yabancı sermayeye kapılarını açma yönünde liberal politikalar geliştirmeye başlamıştır. Buraya kadar Türkiye’nin iktisadi tarihine değindim. Sonra ne oldu?

Gelelim 90’lı yıllara; Kamudaki istikrarsızlık, siyasi belirsizlik, devalüasyonların yaşandığı, ticaretin tıkandığı yıllara... Bu dönemde Dünya değişmeye başlamış, lüks tüketim mallarına ilgi artmıştı. Doğal olarak Türkiye de bundan nasibini almak istese de sanayideki sermaye birikimi eksikliği tüm yolları çıkmaz hale getirmiştir. Buna rağmen sanayicimiz üretiminde kaliteyi kademeli olarak arttırarak dış ticareti de geliştirdi. Doksanlı yılların başında 12 milyar dolar seviyelerinde olan ihracatımız doksanlı yılların sounda 26,5 milyar dolara ulaştı.

2000’li yılları; dünyada likidite bolluğunun yaşandığı ve paranın ülkeler arası sıklıkla değiştiği yıllar olarak tanımlıyorum. Elbette bu yıllar Türkiye için atılım yıllarıydı. Tekstilden otomotive, gıdadan mobilyaya, inşaattan enerjiye bir çok alanda ülkemizin isminin öne çıktığı, alternatif tedarikçi olarak görüldüğü ve rekabet gücünün arttığı, ihracatının üç haneli rakamlara geldiği ülke konumuna geldik. Gelgelelim mesele burada başlıyor. Yakaladığımız olumlu tablo neticesinde ham maddeye daha fazla olan talep ve kıt kaynaklara ulaşımın zorlaşması neticesinde yarı mamül ürünlerin satın alınıp mamül hale getirilmesi veya ham maddenin işlenip yarı mamül şeklinde Avrupalı üreticilere satılmak istenmesi bilinirlik açısından marka değeri yaratamamaktadır. Dolayısıyla katma değeri nispeten daha düşük mallar üretmekte, karlılıklarımız açısından Avrupa’nın gerisine düşmekteyiz.

Geçtiğimiz günlerde Ağustos 2024 ihracat verileri açıklandı. İhracatımız 18.9 milyar dolar olarak gerçekleşti, geçen sene aynı dönemde 18.4 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Bu veriler ile yarım milyar dolar dolar artış kaydederken geçtiğimiz temmuz ayına göre düşüş gözlenmektedir.

Tarım sektöründe 2.8 milyar dolar, hayvansal ürünler sektöründe 338 milyon dolar, ağaç ve orman ürünleri sektöründe 666 milyon dolar ve kimya sektöründe 2.5 milyar dolar ihracat gerçekleşti.

Sanayi sektöründe 15.5 milyar dolar ihracatımızın alt kırılımları; hazır giyim sektörü 1.6 milyar dolar, otomotiv sektörü 2.7 milyar dolar, elektrik ve elektronik sektörü 1.4 milyar dolar, makine sektörü 978 milyon dolar, çelik sektörü 1.4 milyar dolar, çimento sektörü 364 milyon dolar, savunma sanayi 423 milyon dolar, iklimlendirme sektörü 608 milyon dolar olarak kayıtlara geçmektedir.

Geçen senenin aynı dönemine kıyasla kimya, otomotiv, çimento sektöründe düşüşler görünürken; elektrik ve elektronik, makine, çelik sektörlerinde artış kaydedilmiştir.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mutlu Akgün
Mutlu Akgün - 2 ay Önce

"katma değeri nispeten daha düşük mallar üretmekte, karlılıklarımız açısından Avrupa’nın gerisine düşmekteyiz"

Tespitiniz son derece yerinde. Konuyu özetleyen derli toplu bir yazı olmuş, kaleminize sağlık.