İşletmeler yenilenebilir enerji ile üretim ve vergi maliyetlerini düşürerek rekabet avantajı sağlamaktadır.

Ekonomik büyüme, makroekonominin en önemli bileşenidir. Klasik iktisat görüşüne göre ekonomik büyüme, sermaye ve emek arzı ile belirlenirken; Neo-klasik görüşe göre, nüfus ve teknoloji ekonomik büyümenin bileşenleri arasında yer alır. Günümüzde ise ekonomik büyüme, söz konusu faktörlere ilaveten enerji faktörü ile çok daha önemli hale gelmiştir. Enerji; üretim için önemli olduğu gibi ekonomik büyüme içinde çarpan etkisi yaratan bir güçtür. Dolayısıyla ekonomik büyüme enerjinin sahipliği ile doğru orantılıdır. Diğer bir ifade ile ülkelerin gelişmişlik seviyesi kişi başına tükettiği enerji miktarıyla ölçülebilir.

Üretimde ve ihracatta rekabet; kalite ve maliyette yaşanmaktadır. Teknoloji ve bilgiye ulaşımın kolay olduğu günümüzde birçok sanayi kolu benzer kalitede ürün üretmektedir. Dolayısıyla rekabetin en önemli unsuru maliyetlerdeki değişkenlik haline gelmiştir. Yani benzer kalitedeki ürünlerde maliyet avantajı işletmelerin rekabet gücünü ve tercih edilebilirliklerini artırmakta rakiplerinin önüne geçmelerine olanak tanımaktadır.

Ülkemiz sanayisinin en önemli maliyet unsurları işçilik ve enerjidir. Genel itibariyle ara mal üreten ülkemize göre aynı sanayi kolundaki rakip olan ülkeler maliyet avantajı yarattığı görülmektedir. Yani tekstil, otomotiv, makine gibi sanayi kollarında rakip olan ülkelere talebin ülkemize nazaran daha fazla arttığı gözlemlenebilmektedir. Bunun temel sebebi maliyetlerimizin yüksekliğidir. Diğer bir ifade ile işçilik ve enerji maliyetlerinin yüksekliğidir. İşçilik maliyetlerinin düşürülemeyeceği göz önüne alınırsa, enerji maliyetlerinin düşürülmesi rekabet avantajı sağlayacaktır.

Bir diğer maliyet unsuru Karbon Vergisidir. 1 Ocak 2026’da devreye girecek sınırda karbon uygulaması ve karbon vergisi ilk etapta demir-çelik, alüminyum, gübre, elektrik, hidrojen ve çimento kapsayacaktır. Uygulama 6 sektörün ihracatının yüzde 42’sini etkileyecek. 2030’a kadar ise kademeli olarak tüm sektörlere uygulanması planlanmaktadır. Yani üretim aşamasından nihai tüketiciye ulaşana kadarki süreçte ürünün üretiminde salım sağlanan karbon miktarı kadar vergi ödenecektir. Maliyetlerin yükselmesine neden olacak bu uygulama rakipleriniz karşısında fiyatlarınızın yüksek kalmasına sebebiyet verecektir.

Bu doğrultuda firmaların Arazi ve çatılarına güneş enerji santralleri (GES) VE Rüzgar Enerji Santralleri (RES) gibi alanlara yatırım yaparak ek vergi uygulamalarından muafiyet ile Avrupa Birliği’ne ihracatında rekabet üstünlüğü sağlayacaktır. Güneş Enerji Santrallerinin amortisman süresi 3 yıl olarak belirtilmektedir. Karbon vergilerin engellenmesiyle birlikte yapılacak yatırımın amortisman süresini 1.5 yıl ( bir buçuk )’a yani yaptığınız yenilenebilir enerji yatırımınız 1.5 yılda kendi kendini ödemekte ve santral ömrü boyunca enerji maliyetinizi sıfıra kadar düşürmektedir. Ülkemizde yenilenebilir enerjiye yapmış olduğunuz yatırımlar da ürettiğiniz enerji ile kullandığınız enerji arasında da mahsuplaşma da yapılabilmektedir. Bu durumda üretim maliyetlerinizi düşürerek hem iç piyasada hem de dış piyasada kar maksimizasyonu da sağlayabilmeniz mümkündür.

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılacak yatırımlar işletmelerin üretim ve vergi maliyetlerini düşürerek hem rekabet gücünü hem de tercih edilebilirliklerini arttıracaktır.

YORUM EKLE
YORUMLAR
İsmail YÜCE
İsmail YÜCE - 1 hafta Önce

Deniz Bey emeğinize sağlık,
Değerli ve faydalı bilgileri kaleme aldığınız için tebrikler.

Metin Çabalak
Metin Çabalak - 1 hafta Önce

Günümüz ekonomik şartlarda , maliyetleri düşürme adına sektöre ışık tutacak bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık.